FORM, ENERJİ VE IŞIKLA İYİLEŞME
Tibet Şamanizmi, Tantra ve Dzogchen’de Beş Element
Tenzin Wangyal Rinpoche’nin bu kitabı, Tibetin bilgelik okullarından Bön okulu’nun Dzogchen öğretileri çerçevesinde beş element anlayışını açıklıyor ve bu anlayışın fiziksel ve zihinsel iyileşme amacıyla uygulanmasını ele alıyor.
Beş element anlayışına göre, toprak, su, ateş, hava ve boşluktan oluşan beş elementin bütün varlıkların ve süreçlerin özünü oluşturduğu kabul edilir. Elementler ve bunların ilişkileri ile ilgili tasarımlar farklı olsa da, benzer bir anlayışa Taoizmde de rastlıyoruz. Beş element anlayışı, geleneksel Tibet tıbbı, astrolojisi, psikolojisinde ve Tibet ruhsal geleneklerinde temel olarak kabul edilir.
Bu elementler, iç ve dış dünyamıza etki eden enerjileri simgeler. Toprak, katılık ve sağlamlığa, su birleşme ve bağlılığa, ateş sıcaklığa, hava hareketliliğe, boşluksa tüm diğer elementleri barındıran uzaya karşılık gelir. Aynı zamanda elementler, belirli duygulanımlara, mizaçlara, yön, renk ve tatlara, beden tiplerine, hastalıklara, düşünme biçimlerine ve kişilik özelliklerine de işaret eder. Beş element, her çeşit fiziksel, zihinsel ve ruhsal olgunun temelini oluşturur.
Toprak
Toprak gündelik hayatımızı temelini oluşturur. Toprağın temel özellikleri, sezgisel olarak anlaşılacağı gibi, ağırlık, katılık, bağlantılı ve güvenli olmaktır. Toprak diğer elementlerle dengede olduğu zaman, verimli olabilir. Ancak yetersiz sıcaklıkla soğuk ve dayanılmaz, su yoksa kurak ve sert, hava yoksa canlılıktan yoksun olacaktır.
İç dünyamızda toprak elementimiz dengedeyse, kendimizi sağlam, köklenmiş ve güvende hissederiz. Ne çok ağır ne de havada oluruz. Kendimizi yaşantımızda köklenmiş hissederiz. Kolayca dengemizi kaybetmez ve hayatta asıl önemli olduğunu hissettiğimiz unsurlarla bağlantımızı kaybetmeyiz. Bir konudaki bilgimizden emin oluruz. Kesin olarak kararlı olduğumuz konularda dürtülerimize yenik düşerek fikir değiştirmeyiz. Sorumluluk alabilir ve gerçekçi davranabiliriz.
Toprak elementinin fazla ağır basması durumundaysa, hantal, cansız, tembel ve etkisiz bir hale geliriz. Çok katı ve kolayca harekete geçemez oluruz. Düşünme biçimimiz ağır, kalıplara bağlı ve yaratıcılıktan yoksun olur. Sonuçta işimizde, ilişkilerimizde veya ruhsal çalışmalarımızda depresyona, belirli bir durumda çakılıp kalmaya ya da yılgınlığa, bezginliğe sürüklenebiliriz. Böyle durumlarda değişim yaratmakta çok zorlanabiliriz, gözümüze başedilmez gibi görünen sorunlarımızla özdeşleşiriz. Uykuyu severiz, meditasyon yapmaya çalışır ama uyuyakalırız. Rüya görsek de, uykumuz ağır olduğu için hatırlamayız. Toprağın fazlalığı bizi duyarsız ve coşkusuz bir hale getirir. Ya çok sessiz oluruz, ya da konuşmaya başlayınca susmak bilmeyiz. Bütün buluşmalara geç kalmak ya da dakikası dakikasına yetişmeye çalışmak da toprak elementinin fazlalığına işaret eder. Geleneksel olarak cehalet toprak elementinin fazlalığıyla ilişkilendirilir.
Eğer yeteri kadar toprak elementimiz yoksa bir dayanak noktamız da yoktur. Hoppa, uçarı, maymun iştahlı, kararsız ve huzursuz oluruz. Başladığımız işi bitiremez, tatminsizliğe düşeriz. Kendimizi hiç bir yere ait hissetmez, kendimizi güvende ve yerleşik hissedebilmek için bir çözüm ararız.
Toprak elementini dengelemek için kitapta verilen uygulamaları izlemenin yanında, güvenlikli bir ev, sağlıklı bir ilişki, güvenceli bir iş de yararlı olur. Dış koşullarda iyileştirme yapmak, dengeyi sağlamak için içsel koşulları geliştirmede temel oluşturabilir. Kendimizi maddesel, fiziksel varlıklar olarak gördüğümüzde maddesel dış koşullarda değişiklik yaparak denge kurmaya çalışırız. Enerjik varlıklar olduğumuzu düşünüyorsak, duygusal dünyamızda denge kurma yoluna gideriz. Kendimizi saf bilinç olarak gördüğümüzde ise zihnin doğasında dengemizi buluruz.
Meditasyonda ilerlemek için zihnin dengeli olması gerekir. Bunun için de toprak elementinin dengeli olmasına ihtiyaç duyarız. Bunu da konsantrasyon yeteneğimizi geliştirerek yapabiliriz. Daha sağlıklı beslenebilir, kafein gibi uyarıcı içecekleri azaltabiliriz. Egzersiz yapabiliriz. Genellikle bütün bunları bilmemize karşın uygulamayız. Bu da toprak elementinin eksikliğine bağlıdır ve ancak bu durumun farkına varıp istemli davranışlarda bulunduğumuz ölçüde toprak elementini güçlendirebiliriz.
Zihnin dengesi sağlandığı zaman, istenmeyen zihinsel hareketler yavaşlar ve durur. Sakinlik içinde, vızıldayan düşünceler olmadan berrak bir deneyim yaşanır. Işık ve renkler keskinleşir. Eğer bu şekilde zihnin doğasını deneyimleyebilirsek, zaman içinde bütün eylemlerimizde bu deneyimi yaşayabiliriz. Zihin berrak hale geldiğinde derin anlayış da doğal olarak ortaya çıkar. Bu zihnin uyanışıdır. Böylece zihnin dengeli durumu temel alınarak basit konsantrasyon düzeyinin üstüne çıkılır.
Toprak elementinin gereğinden ağır basması durumunda farklı bir yaklaşım izlenir. Daha hafif yiyecekler yenmeli ve aşırı yorucu etkinliklerden kaçınılmalıdır. Ateş va hava elementlerini güçlendirmeye çalışarak esnekliği, yaratıcılığı ve canlılığı artırmak mümkündür.
Toprak elementinin istenen dengede olması, ruhsal gelişim yolunda en üst düzeyde ılımlı ve bilgece bir dünya görüşüne sahip olmayı mümkün kılar. Böylece uygulayıcı, ne kadar aşırı durumlarla karşılaşırsa karşılaşsın, dengesini ve dayanağını kaybetmez.
Su
Su elementini dengede olduğu durumda huzurlu yaşayabilir ve rahatlık duygusunu hissederiz. Hayatımızdaki olaylar ve ilişkiler arasında akıcı bir biçimde ilerleyebiliriz. İçinde bulunduğumuz durumları gerçekçi bir gözle kabul eder, neşe ve tatmin duygusuyla yaşarız. Bu duygular yaşama sevincinden kaynaklanır ve dış koşullardan bağımsızdır. Su elementinin neşesi dışa da yansır, karşılaştığımız insanlar, gittiğimiz yerler mutluluk verir.
İkici bir bakış açısıyla ortaya çıkan kaçınılmaz rahatsızlık ve huzursuzluk duygularıyla bu sevinci kaybedebiliriz. O zaman yeniden sevinç duyabilmek için yeni bir eş, iş, zenginlik, diploma, ün gibi şeyleri elde etmemiz gerektiğini düşünürüz. Sevincin sahip olma ve etkinliklerde bulunma yoluyla elde edileceğini zannederiz.
Su elementinin baskın olduğu bir kişide çok fazla duygusallık ve rahatlık gözlenir. Bu tür bir rahatlık, sorumlulukları önemsememe ve hayatta sürüklenme biçiminde kendisini gösterir. Bu durumda rahatlığa gömülme ve kendini kaybetme, değişmesi gereken durumlardan rahatsız olmama ve üretken olamama gibi belirtiler gözlenir. Meditasyon yaparken su elementinin fazlalığı, berraklığın kaybolmasına yol açar. Toprak elementinin fazlalığında olduğu gibi ağırlık ve donukluk değil, işleri yerine getirmeyi zorlaştıran zayıflık ve olaylarla, düşüncelerle birlikte sürüklenip gitme durumu sözkonusudur. Duyguların iniş çıkışlarında kendini kaybetme ve altüst olma, ağlamaklılık ve kendine acıma durumları ortaya çıkar.
Su elementi gereğinden az olduğu zaman, huzursuzluk, neşesizlik ve başka insanların yanında kendini rahatsız hissetme belirtileri görülür. Toprak elementi belirli bir denge ve güvence sağlasa da, su elementi eksik olduğunda bu zevk alınmayan ve değer bilme duygusundan yoksun bir katılığa yol açar. Hem su hem de toprak elementi eksikse, ateş ve/veya hava elementleri baskın olacak ve bu da ayakları yere basmama, aşırı heyecan ve kaygı belirtileriyle kendisini gösterecektir.
Meditasyonda su elementinin yetersizliği, huzursuzluk ve ruhsal yola ilişkin neşe duyusunu kaybetmeye yol açar. Yapılan uygulama sonuçsuz ve sıkıcı görülür.
Su elementinin olumlu etkilerini destekleyecek uygulamalar, kalbi açan, sevgi ve şefkat duygularını geliştiren çalışmaları içerir. Bunlar, Tibet ruhsal geleneklerinde Guru Yoga ve Tonglen uygulamalarını içerir.
Guru Yoga, yakınlık duyulan aydınlanmış, bilge bir öğretmen kişiliğini hayalde canlandırarak, ona duyulan bağlılık ve minnet ve güven duygularıyla yardım istemeyi içerir. Bu bilge kişinin kalbinden kendi kalbinize akan bir bilgelik ateşi, rüzgarı ve suyu canlandırılır ve bu ateşin ruhsal yolda önünüzde yer alan şartlanmışlıktan kaynaklanan bütün engelleri yakıp yok ettiği düşünülür. Yine bilge kişinin kalbinden gelen saf suyun tüm olumsuz özelliklerinizi yıkayıp arındırdığı hayal edilir. Daha sonra bilge öğretmenin alnında, kaşlarının ortasındaki noktadan gelen saf beyaz ışık, sizin alnınıza aynı noktadan girerek bilgelik yoluna girmenizi sağlar. Bilgenin boğazından çıkan kırmızı ışık dalgası, size enerji verir. Daha sonra saf mavi bir ışık, bilgenin kalbinden çıkıp kalbinize girer ve zihin gücünüzü artırır. Sonra bilge ustanın ve tüm izleyicilerinin ışığa dönüşerek alnınızın ortasındaki noktadan bedeninize girdiği ve kalbinize doğru ilerleyerek oraya yerleştiği hayal edilir. Bu durumda tüm düşünceleri bırakıp saf bir varoluşta bir süre kalınır. Zihnin doğasını doğrudan deneyimlemiş olanlar, bu noktada yine zihnin doğasında kalacak, henüz bu deneyimi yaşamamış olanlarsa mümkün olduğunca uyanık ve farkındalık içinde olmaya çalışacaklardır.
Tonglen ise almak ve vermek anlamına gelir ve yine bir bilge öğretmenin kalbinden kendi kalbinize gelen bir ışık biçiminde hayal edilen güçle, aldığınız her derin nefeste başka varlıkların yaşadığı acıları, sıkıntı ve hastalıkları kalbinizdeki ışıkla arıtıp, verdiğiniz her derin nefesle başka varlıklara mutluluk ve şifa verdiğinizi düşünmeyi içerir.
Kalbinizdeki mutluluk ve şifayı başkalarınıza verdiğinizi düşünmek, ilk bakışta kimilerine korkutucu gelse de, bu korku mutluluk ve şifanın sahip olduğumuz nesneler, verildikçe eksilen şeyler olduğunu sanmamızdan kaynaklanır. Ancak şifa ve mutluluk verildikçe eksilen şeyler değildir. Tam tersine tonglen, uygulayan kişiyi mutlu eden ve iyileştiren bir etki yaratır.
Eğer kalp açıklığıyla uygulanmazsa, ruhsal yol zihinsel bir tasarımdan başka bir şey olamaz. Ruhsal yolda su elementinin en üst gelişimi, ayna gibi bir zihin durumuna ulaşmaktır.
Ateş
Ateş elementinin olumlu özelliği yaratıcılık, yeni girişimlere, projelere başlama yeteneğidir. Sezgi, coşku ve heyecan gibi ateş elementiyle ilişkilidir. Dengeli ateş elementi yapılan işleri esin ve mutlulukla başarmayı sağlar. Ateş, su elementinden farklı olarak tatmin duyma ve kabullenmeden kaynaklanmayan bir neşe duygusunu destekler. Ateş elementinin doğurduğu neşe daha çok bedensel bir coşku ve mutluluğa ve uyanış deneyimlerine bağlıdır. En üst düzeyde ateş elementinden kaynaklanan neşe varolma sevincidir. Ayırdedici akıl, ateş elementinin en yüksek belirtecidir.
Ateş elementi fazla olan insanlar, basit şeyler yüzünden kolaylıkla heyecanlanır, huzursuz olurlar. Dürtüsel olarak hareket eder, öfkeli söz ve davranışlarla düşünmeden tepki gösterirler. Hoşgörüleri az olduğundan farklı din, ırk ve felsefelere karşı kolaylıkla öfke duyabilirler. Hatta bir başkasının oturuş ve konuşma şeklinden bile rahatsız olabilirler.
Ateş toprağın zıddı olduğu için, çok fazla ateş, toprak elementinin dengeli ve dayanaklı olma özelliğini azaltır. Bu da hızla hareket etme ve tutarsızlığa yola açar. Aynı zamanda su elementi eksikliği varsa hiç geçmeyen bir rahatsızlık ve huzursuzluk görülür. Beş dakika bile oturmayan, her zaman yapacak bir işi olan birini gözlemleriz. Sessizlik ve sakinlik rahatsızlık verir. Uykuya dalmada güçlük yaşanır. Ateş elementi fazla olanlar genellikle hızlı ve çok konuşur. Fikirlerin biri tam anlatılmadan diğeri ortaya çıkar, herşey adeta sağanak yağmur gibi yağar.
Meditasyonda ateş elementi hızlı ve denetlenmesi güç düşünceler biçiminde kendini gösterir. Aynı zamanda su elementinin eksikliği varsa huzursuzluk, toprak elementi azsa kararsızlık ve tutarsızlık gözlenir.
Yeterince ateş elementi olmadığı zaman, ruhsal yolda ilerleyen kişi, uygulamalar yapmak için gerekli enerjiyi ve esin kaynağını bulamaz ya da yaptığı meditasyon ve benzeri uygulamalarda neşe ve huzura ulaşamaz. Bunun yerine tekdüze alışılmış hareketlerle uygulamaları yerine getirir, bunlarda yeni bir anlayışa ya da deneyime götürecek esinlenme eksiktir. Sonuç olarak kişi ruhsal yolda çok yavaş ilerler.
Ateş elementinin eksikliği durumunda canlılık, heyecan, çalışmadan zevk alma mümkün olmaz. Hayat tekdüze bir kısırdöngüye, angaryaya dönüşür. Ya da bu durumda hava elementi daha fazlaysa, hareket görülür ancak tekrara dayalıdır ve yaratıcılık içermez. Hava elementinin özelliği gereği, kişi öğrendiği şeyleri çok kolay anlar ancak yaratıcı olarak uygulayamaz.
Ateş elementini geliştiren uygulamalardan biri, içsel sıcaklık yogası olan tummodur. Bir diğer çalışma ise vajra duruşu gibi bazı güç yoga duruşlarını içeren ve bedendeki enerjiyi hareket ettiren dışsal (bedensel) rushendir.
Vajra Duruşu :

Hava
Hava elementi değişimle ilgilidir. Bir kişide hava elementi dengeli olduğu durumda, olumsuzlukları olumluya, nefreti sevgiye, kıskançlığı açıklığa, hırsı cömertliğe, kibir ve bencilliği huzura çevirme yeteneği gelişir. Bu element merak, öğrenme ve zekanın kıvraklığıyla ve başarıyla ilişkilidir. Hava herşeyi birbirine bağlar, bu yüzden her çeşit iletişimle ilgilidir. Hava elementi, aynı zamanda zihnin taşıyıcısı olan prana (Tibetçe lung) olarak anılır.
Hava elementi baskın olduğu zaman toprak ve su elementleri genellikle eksik olur. Kararlılık, tutarlılık ve tatmin azdır. Belirli bir konuda süreklilik mümkün olmaz. Eğer belirli bir yerdeysek, başka bir yer gözümüze hoş görünür, oraya gittiğimizde de yine başka bir yerde olmak isteriz. Herşeyi olduğu gibi kabullenmek güçtür, varolanla tatmin olunmaz. Bu yüzden gergin, dikkati dağınık, kaygılı ve kavgacı bir hale geliriz. En küçük bir olumsuzlukta mutluyken mutsuz olunur. Kararsızlık ortaya çıkar ve inançlar kolayca yok olur. İçsel bir tutarlılık olmayınca, dış rüzgarlar kişiyi sağa sola sürükler.
Hava elementi eksikliğinde kişi bulunduğu yerde çakılıp kalır. Değişim yaratmak zorlaşır. Bir kaygı ya da sorun belirdiğinde olduğu gibi kalır.
Hava elementinin dengeli olması durumunda kaygı ve sorunlar kolayca çözülür. Bazı şeyler ters gitse bile, aynı anda deneyimimizin olumlu yönlerini görebilecek esnekliğe sahip oluruz. Kötü bir haber aldığımızda, gökyüzünün güzelliğini farkedebiliriz. Hava zihnin farklı yönlerde hareket etmesini ve farklı görüş açılarıyla olaylara yaklaşabilmesini sağlar. Öfke, üzüntü ve kendine acıma gibi olumsuz duyguları ne kadar hızlı bir şekilde olumluı duygularla değiştirebildiğiniz, hava elementinin ne kadar gelişmiş olduğunu gösterir.
Hava elementi dengesizse meditasyonda oturmak, zihni bir noktada yoğunlaştırmak güçleşir. Sabırsızlık ve sürekli soru sorma isteği görülür. Hava elementi fazlaysa, varlıkların temelini oluşturan boşluğu ya da kunzhi’yi deneyimlemek güçleşir. Havanın eksikliği ise ruhsal çalışmalarda deneyimleri dönüştürmeyi ve ilerlemeyi güçleştirir.
Tantra ve Dzogchende hava elementini kontrol eden fiziksel hareketler ve duruşlar önerilir. Hava elementini dengeleyen çalışmalardan biri, tsa lungtur. Bedende varolan enerji kanalları ve prana üzerinde çalışır. Tsa lung,Ttrul khor’u ve imgeleme çalışmalarıyla nefesin birlikte kullanıldığı, bilinç üzerinde etkinlik gösteren phowa’yı içerir.
Boşluk
Herşey boşluktan çıkar, boşlukta varolur ve boşlukta çözünür. Boşluk elementi kişilerde farkındalık olarak kendini gösterir. Bütün deneyimlerimiz, farkına vardığımız olguları içerir ve farkındalık dışında deneyimlerden sözedilemez.
Boşluk elementi dengeli olduğunda, hayatta karşımıza çıkan her ne olursa olsun, ona bir yer ve zaman ayırabiliriz. Yeterince zamanımız, duygusal dayanıklılığımız ve hoşgörümüz bulunur. Deneyimlediğimiz hiç bir şeyi çok az ya da çok fazla görmeyiz. Ne deneyimimizi iter, ne de kendimizi tamamen ona kaptırırız.
Hava elementi gereğinden fazla olursa, adeta bir uyuşturucunun etkisindeymişiz gibi, boşlukta gezeriz ve boşluğun içeriğiyle, yani diğer elementlerle bağlantı kuramayız. Anlam kaybına uğrarız, ancak bu toprak elementinin ağır bastığı zaman oluşan depresyondaki gibi değil, hayatla yüzeysel bir bağ kurmaktan kaynaklanan bir anlamsızlık duygusudur. Çok fazla boşluk elementi, farkındalık ve şimdi/burada varolma yeteneğini azaltır. Kaybolmuşluk ve bağlantısızlık duygusu yaratır.
Çok fazla boşluk, nasıl boşluğun içinde ortaya çıkan herşeyle bağımızı azaltıyorsa az boşluk elementi ise boşluktan çıkan herşeye kendimizi teslim etmemizle sonuçlanır. Herşey katı ve kapalı, küçük sorunlar başedilmez, büyük sorunlarsa yıkıcı görünür. Boşluğun azlığı sonucu, bir başka elementin baskın çıkmasına neden olur.
Dengeli boşluk elementi olan kişi, tam gün çalışırken ailesiyle ve eviyle yeterince ilgilenebilir, meditasyon ve diğer ruhsal uygulamalarla uğraşabilir ve herşeyi dengeli yürütebilir. Aynı durumda olan ve boşluk elementi az olan bir başka insan ise, herşeyi çekilmez bulur, iş yorucu, çocuklar rahatsızlık vericidir. Arkadaşlarla birlikte olmaya, yemek pişirmeye ve dinlemeye zaman yoktur. Boşluk elementi fazla olan biri içinse iş önemli değildir, çocuklar uzak, eş sadece birlikte yaşanan biridir. Günlük işler yerine getirilmeyebilir, hayatta hiç birşeye yeterince dikkat edilmez.
Dışsal koşullarımızla, yani işimizle, ilişkilerimizle, ilgi alanlarımızla, bedenimizle özdeşleştiğimiz zaman, boşluğun içeriğiyle, deneyimleyenden çok deneyimlerle özdeşleşmiş oluruz. Bu durumda işimizi, ilişkilerimizi, evimizi vb. kaybedersek, kendimizi kaybolmuş hissederiz.
Tamamen boşlukla özdeşleştiğimizde, zihnin doğasını biliriz, deneyimlerin egemeliği altına girmeyiz. Karşımıza çıkan herşey, sonuçta boşlukta ortaya çıkan bir olgudur ve kendimizi onunla tanımlamak zorunda hissetmeyiz. Kendimizi başkalarının bizi nasıl gördüğü, ne yaptığımız ve ne olduğumuza ilişkin olgularla değil, sadece varoluş deneyimiyle ayakta tutabiliriz. Kendimizi ve karşımıza çıkan her neyse açık bir şekilde kabulleniriz. Boşlukla ilişkimizin niteliğine bağlı olarak, sahip olduğumuz şeyleri kaybettiğimizde ya kaybolmuşluk, korku ve kırılganlık ya da boşlukla özdeşleşerek olağan yaşantımızda daha önce hiç yaşamadığımız bir açıklık duygusu hissedebiliriz.
Meditasyonda dengeli olmayan boşluk, dikkati toplayamama ve dalgınlıkla kendini gösterir.
Dzogchen, özellikle boşluk elementini diğer elementlerle dengeleyerek geliştirme üzerinde durur.
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi, elementlerin dengelenmesi anlayışı, sağlık, ilişkiler, psikolojik yapı, ruhsal yol gibi insanla ilgili tüm alanlara uygulanabilir bir şifa bulma yoludur.
Elementler nasıl dengesiz hale gelir?
Elementler kişide öncelikle daha doğuştan eksik veya fazla olabilir. Zaman içinde de çevresel etkilerle, yaşanan olaylar ve kişinin eylemleriyle bu dengeler değişmeye devam eder. Beslenme biçimimiz, düşünce tarzımız, duygularımız, arkadaşlarımız, izlediğimiz filmler gibi aklımıza gelebilecek herşey element dengelerini etkileyebilir.
Elementlerin dengesizliği, yaşam boyu sürebileceği gibi, anlık veya geçici de olabilir. Her koşulda gözlemlenebilir ya da bazı özel durumlarda ortaya çıkabilir. Belirli bir elementin ağır basması sonucu ortaya çıkan özellikler, kişinin içinde yaşadığı çevre ve kültürde destekleniyorsa, o element daha da güçlenir.
Elementlerin dengesizliği durumunda ortaya çıkan sorunların çözümüne Tibet geleneklerinin yaklaşımı, temelde enerik boyuttadır. Çünkü bu geleneksel anlayışa göre sorunlar da önce enerjik boyutta ortaya çıkar. Bu yüzden çözüm, sorunu sadece entelektüel düzeyde anlamakla elde edilemez. Diğer yandan, zihinsel olarak yanlış bir görüşü ve yanlış tutumları benimsiyorsak, bunları anlamadan sadece tütsü yakıp bazı uygulamalar gerçekleştirmek de işe yaramayacaktır.
Sorunlar enerjik bir düzlemden giderek daha somut ve maddi boyuta taşınırlar. Kural olarak belirli bir sorun, belirli bir anda hangi boyutta belirtiler gösteriyorsa, o boyutta çözümlenebilir. Örneğin bir hastalığa ilişkin belirtiler, önce rüyada görülebilir. Sonra yorgunluk, huzursuzluk olarak kendini gösterir. Son olarak da bedende bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Rüyada görülen belirtiler karşısında rüya farkındalığı yogası (bilinçli rüya) gibi uygulamalarla önlem alınabilirken, bedende ortaya çıkan belirtiler ilaç, terapi ve ameliyat gibi uygulamalarla tedavi edilebilir. Benzer bir şekilde, bir ilişkide sorun olduğuna ilişkin belirtiler, bir rüyada ya da birlikteyken ortaya çıkan belirli belirsiz bir duygu olarak hissediliyorsa, sadece içsel, duygusal bir değişiklik yapmaya çalışmak çözüm olabilir. Ancak sorun kavga ve çatışma olarak kendini göstermeye başlamışsa, bu noktadan sonra ancak daha çok eylemsel çaba ve konuşma yoluyla çözülebilir.
Arındırma ve Geliştirme
Elementleri dengeleme amacıyla yapılan uygulamalar, bilinçteki olumsuz deneyimlerden arınmayı ve olumlu deneyimleri geliştirmeyi içerir. Arınma, örneğin bedensel düzeyde sağlıksız beslenme biçimimizden ve davranışlarımızdan vazgeçmek, duygusal düzeyde öfkeli ve hırslı duyguları bırakmak; geliştirme ise vazgeçilen ve bırakılan olumsuzlukların yerine sevgi, neşe, yaratıcılık ve kararlılık gibi, elementlerin karşılık geldiği olumlu özellikleri koymak anlamına gelir. Örneğin öfke karşısında, kendimizden başlayarak tüm varlıklara yönelik sevgi duygusunu geliştirmek yararlı olur.
Sevgi, neşe, huzur gibi olumlu duygulanımları geliştirmek, bu duyguları kendiliğinden hissettiğimiz koşulları hatırlayarak mümkündür. Böylece bu duyguları dış koşullardan bağımsız olarak zihnimizde yeniden yaşayabiliriz. Aynı zamanda çevremizi de geliştirmek istediğimiz olumlu zihinsel deneyimleri destekleyecek şekilde düzenleyebiliriz. Okuduğumuz kitapları, duvarımıza astığımız resimleri buna uygun olarak gözden geçirebiliriz.
Hangi Elementler Üzerinde Çalışacağını Anlamak
Buraya kadar yapılan açıklamalardan, elementlerdeki dengenin hayatımızı hangi yönlerden etkildiğini anlamak mümkün. Kişisel olarak denge kuarbilmek için belirli konularda kendimize sorular sorarak başlayabiliriz. Örneğin:
- Fiziksel, duygusal, enerjik ve zihinsel sorunlarınız var mı?
- Her zaman geç kalma huyunuz var mı?
- Geveze misiniz yoksa suskun mu?
- Genellikle aşırı hareketli mi, yoksa cansız mısınız?
- Huzurlu mu, aşırı heyecanlı mısınız?
- Kaygılarınız çok mu?
- Yaratıcı mısınız?
- Meditasyon yaparken ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
Bu gibi soruları sorarak ve başkalarından da fikir alarak, hangi elementler bakımından dengesizlik yaşadığınızı anlayabilirsiniz. Bundan sonra da kitabın sonraki bölümlerini oluşturan, Şamanizm, Tantra ve Dzogchen uygulamalarını izleyerek denge sağlayabilirsiniz. Kitapta Şamanizm, Tantra ve Dzogchen uygulamalarından sadece birini benimsenmesi gerektiği savunulmuyor. Tam tersine, bu uygulamaların bir arada yürütülebileceği söyleniyor. Yalnızca her sistemin deneyimlerimize ilişkin farklı boyutları ele aldığı ve bu sistemlerin iyice öğrenilmesi için ayırdedilmesi gerektiği belirtiliyor.
ŞAMANİZMDE BEŞ ELEMENT
Batıda Tibet şamanizminden sözedilse de Tibet kültüründe böyle bir terim bulunmaz. Aslında Güney Hazinesi Bön geleneğine ait dokuz öğreti ve uygulamadan ilk dördü, şamanik öğreti ve uygulamalar olarak anılmaktadır. Bunlar:
- Chashen (Öngörü Yolu): Geleneksel tıbba göre tanı ve şifa uygulamaları, ve Tibet astrolojisi.
- Nangshen (Görünen Dünyaya ilişkin Yol): Arınma ve enerjiye ilişkin uygulamalar.
- Trulshen (Büyü Yanılsamasının Yolu): doğadaki ruhlarla ilgili uygulamalar.
- Srishen (Varoluş Yolu): ölmüş ve canlıların ruhlarıyla ilgili uygulamalar.
yollarını içerir.
Şamanizm, doğadaki fiziksel olmayan varlıklar ve saf enerjilerle ilgilenir. Bu varlık ve enerjilerin dışsal olduğu düşünülür. Şamanizm temelde aydınlanma yolunda değildir. Sadece aydınlanma yoluna engel olabilecek bazı nedenleri ortadan kaldırarak insanların acı çekmesini azaltmayı amaçlar. Bu yüzden sutra, tantra ve Dzogchen’den oluşan nihai araçlara kıyasla “nedensel araç” olarak anılır.
Batıda Şamanizmle ilgilenenlerle Dzogchen gibi ikici olmayan öğretilerle ilgilenenler arasında bir ayrım gözleniyor. Bunun birden fazla nedeni olabilir, birincisi bazı insanların elle tutulup gözle görülmeyen güç ve enerjilere yönelik daha fazla duyarlılığı varken, bu duyarlılık diğerlerinde olmayabilir. Bunun dışında Batının seküler ve materyalist eğitim sisteminden geçen çoğunluk, şamanizm gibi öğretileri, daha yüksek öğretilere bir basamak oluşturan boş inançlar gibi görebilir. Ancak Tibet kültüründe böyle bir ayrım gözlenmez ve felsefi, ruhsal ve şamanik yollar birlikte çalışılabilir. Dzogchen ve tantra öğrencileri de şamanik yöntemlerden yararlanırlar.
La Yee ve Sem
Şamanizmde La, içsel düzeyde varlığın temelini oluşturan beş elementin enerjisinin dengesidir. Gündelik hayatta ise beş elementin nitelikleriyle kendisini gösterir: dayanağa sahip olma ya da tutarlılık, huzur, yaratıcılık, esneklik ve uyum. Aynı zamanda insan olarak sahip olabileceğimiz olumlu özelliklere ilişkin yeterliliği de ifade eder ve yaşama gücümüzün kaynağını oluşturur.
La zarar gördüğü zaman iyileştirilebilir, güçlendirilebilir. Örneğin hakarete uğrarsak, ailesel sorunlar, toplumsal baskılar, hastalık ve kazalarla karşılaşırsak zayıflayabilir ve önemli gördüğümüz bir konuda başarılı olursak güçlenir.
Yee (yi) ise La tarafından şekillendirilen değişken deneyimleri ifade eder. La neşe, üzüntü gibi duyguları hissedebilme yetisiyken, yee zihnin ortaya çıkan neşe, üzüntü gibi duyguları farkeden yönüdür.
Sem, sürekli hareket halinde olan kavramsal zihindir. Anlama, yargılama, bilme ve karar verme yetisini içerir. Bu işlevleri yerine getirmede ne kadar başarılı olduğu la ve yeenin durumuna bağlıdır.
La, Sok ve Tse
Az önce açıklanan La, sok (srog) ve tse (tshe) adı verilen iki kavramla da ilişkilendirilir. Tse hayatımızın uzunluğunu belirleyen potansiyeldir. Sok ise rigpa, yani içsel farkındalıkla bağlantılı olan bir kavramdır ve kişisel olmayan, sınırsız bir yaşama gücünü ifade eder. Rigpadan farklı olarak azalabilir veya artırılabilir. Deneyimlerimize karşı itici düşünce ve duygular geliştiriyorsak sok azalır, örneğin doğal güzelliği farkedip değer veriyorsak ya da sevdiğimiz insanlar veya hayvanlarla birlikteysek sok artar. Göreceli güzellikten çok, varoluşun saflığına ait güzellik farkedildiğinde yaşama gücümüz daha derinden beslenir. Açıklık, kabullenme ve takdir etme deneyimleri yaşama gücünü çoğaltır.
Şamanik Uygulamalar
Şamanik araçlar, meditasyon, gözde canlandırma, mantra ve dualar gibi çok sayıda uygulama içerir. Ancak kitapta sadece iki uygulama açıklanmaktadır. Birincisi, element dengesini sağlamak amacıyla doğada saf halde bulunan elementlerden yararlanma, diğeri ise beş elemente karşılık gelen beş aşkın varlığın yardımına başvurmayı içeren uygulamadır.
Doğadaki elementlerle çalışma, dış çevredeki elementlerin özellikleriyle bağlantıya geçerek iyileşmeyi içerir. Bu noktada dışarıdan herhangi bir gücü elde etmek değil, elementin zaten içsel olarak taşıdığınız özelliklerini uyandırmak amaçlanmaktadır.
Aşağıda her element için ayrıca anlatılan uygulamaya başlamadan önce, tüm uygulamalardan önce olduğu gibi, dokuz arınma nefesi çalışması yapmak yararlı olacaktır.
Toprak
Toprak elementinin güçlü olduğu doğal bir ortama gidin ve yere oturun ya da yüzüstü yatarak karın çakranızdan toprak enerjisiyle bağlantı kurduğunuzu düşünün. Bu uygulamada hayal gücünüzü çalıştırmanız önemlidir.
Doğal ortamda olmadığınızda da bulunduğunuz yerde, ayaklarınızın altındaki zeminin sağlamlığını, yoğunluğunu ve yerçekiminin gücünü hissedin. Hayal gücünüzü kullanarak, toprak elementinin sizi etkilemesine, sağlamlık duygusunun derinizden kemiklerinize kalbinize ve bilincinize kadar işlemesine izin verin. Elementle giderek daha soyut bir düzeyde birleştiğinizi hissedin. Bu sağlamlık ve denge duygusu her yerde bulunur ve gerek duyulduğunda içselleştirilebilir. Kendi bedenimiz bile toprak elementinin özelliklerini ve enerjisini taşıdığı için farkındalığımızı bedenimize yönelterek bu elementle bağlantı kurabiliriz.
Su
Yakınınızdaki bir su kaynağına, göl veya denize gidin. Bunlar yoksa, yıkandığınız ve su içtiğiniz zaman dikkatinizi suya yöneltin. Ya da örneğin denizi hayalinizde canlandırarak serinliğini, gücünü ve derinliğindeki huzuru düşünün. Deniz yüzeyde dalgalı olsa da derinde sakindir. Bu özelliklerle bağlantı kurun. Bedeninizdeki gevşeme ve rahatlama ile suyun kayaların arasından kolayca akışı, içine düşen şeyleri kabul edişindeki açıklığı, içine girdiği kapta sakince duruşu arasındaki benzerliği düşünün. Bu kendince varolmadaki rahatlığı zaman zaman kaybedebiliriz. Bu yüzden gergin, kapalı, huzursuz bir hale geliriz. Su elementinin güçsüzleştiği bu gibi durumları düşünürken ya da yaşarken, aynı anda suyun huzurlu varoluş özelliğini zihninizde canlandırın. Bu uygulamayı ilk kez yaparken suyun yanında olmak yararlı olur, ancak suyun niteliklerini her yerde zihninizde canlandırabilir ve su elementiyle bağlantı kurabilirsiniz.
Ateş
Güneşli bir yerde ya da ateşin veya bir ısı kaynağının karşısında otururken, hissettiğiniz sıcaklığa ve gevşemeye dikkatinizi verin. Sıcaklığın bedeninizde, kan, kaslar ve sinirlerde, bedeninizin merkezinde ve kalbinizde dolaştığını hissedin. Böylece yaratıcılık, neşe ve coşkuyu harekete geçirebilirsiniz.
Hava
Hava elementiyle bağlantıya geçmek için rüzgarın esişinden yararlanabilirsiniz. Korku, üzüntü ve kaygıların rüzgarla taşınıp kendinizden uzaklaştığını düşünün. Rüzgarı bedeninizde hissederek onu içselleştirin ve diğer elementlerde olduğu gibi bilincinizi onunla bütünleştirin.
Boşluk
Boşlukla bağlantı kurmak, gök zihin meditasyonuyla mümkün olur. Bunun için yüksek bir tepeye çıkıp rahat bir şekilde oturun. Açık gökyüzünü nefes alırken içinize çekip, nefes verirken açıklıkla beden ve bilinç olarak bütünleştiğinizi hissedin. Böylece şifa ortaya çıkar ve öfke, korku, takıntı ve kaygılar boşlukta çözünmeye başlar. Bilinciniz daha berrak ve geniş hale gelir. Neşe duygusu artar. Ağır sorumlulukların üstlenilmesi kolaylaşır. Bu noktada henüz daha ileri Dzogchen uygulamalarında olduğu gibi zihnin boşluk doğasını kavramaktan çok, gündelik sorunların çözümü amaçlanır.
Bütün uygulamalarda olduğu gibi, yukarıda anlatılan çalışmada da, elde ettiğimizi düşündüğümüz yarar, tüm duyarlı varlıklara adanır, onlara da yararlı olması içtenlikle dilenir.
Elementler ve Aşkın Varlıklar
Şamanizmde elementler, aşkın varlıklar olarak da düşünülür. Şamanik uyygulayıcı bu aşkın varlıklarla iletişim kurarak enerji dengesini değiştirebilir. Kitapta buna ilişkin uygulamalar da anlatılıyor. Bu uygulamalar, çeşitli ritüelleri ve mantra çalışmalarını içeriyor.
TANTRADA BEŞ ELEMENT
Tantrada beş eşement, bedendeki yaşamsal enerjilere karşılık gelir. Şamanzimdeki gibi bedenin dışında bulunan ya da aşkın varlıklarla iletişim kurularak dengelenen enerjiler olarak değil, bedendeki kanallar, nefesle ve sesle ilgili uygulamalar yoluyla düzenlenebilen enerjiler biçiminde tasarlanır.
Tantra uygulamaları dönüşüm yaratmayı amaçlar. Öfke sevgiye, hırs cömertliğe, kıskançlık açıklığa, kibir huzura, farkındalık eksikliği bilgeliğe dönüştürülür. Böylece acı çeken varlık, aydınlanmaya ulaşır.
Tantrada önemli kavramlar, simgesel olarak bazı metaforlarla anılır. At, pranayı (lung), yol, kanalları (tsa), binici, ışık küreleri (tigle), aynı zamanda zihin ya da bilinci, zırh ise sesli çalışmalarda kullanılan heceyi (yi ge) ya da sembolleri simgeler.
Prana
Prana yaşam enerjisidir. Her şeyin kaynak bulduğu kunzi enerjisinde temellenir. Beş tür prana bulunur: Yukarı doğru hareket eden prana toprakla, yaşam gücü pranası boşlukla, ateş benzeri prana ateş elementiyle, yaygın prana havayla, aşağı doğru hareket eden prana ise suyla ilintilidir. Beş prana, enerji merkezi anlamında gelen beş çakrayla ilişkilendirilir.
Prana | Element | Çakra | İşlev | Ruhsal Deneyim |
Yukarı Doğru Hareket Eden Prana | Toprak | Tepe ve Boğaz | Beş duyu ve düşünme | Mutluluk ve huzur |
Yaşam Gücü Pranası | Boşluk | Kalp | Canlılık, güç | İrade, neşe, bilgelik |
Ateş Benzeri Prana | Ateş | Karın | Beslenme, metabolizma | Yaşama sevinci |
Yaygın Prana | Hava | Bütün beden | İletim | Keskin zeka |
Aşağı Doğru Hareket Eden Prana | Su | Gizli çakra | Boşaltım | Dengelilik ve sağlamlık |

Kanallar
Somut düzeyde kanallar kan damarları, sinirler ve lenf sistemi olarak düşünülebilir. Daha soyut düzeyde ise prananın hareket ettiği gözle görünmez kanallara karşılık gelir. Bunlar elektriği taşıyan kablolara benzetilebilir.
Tibet yogası uygulamalarında kanallar, karından başlayıp buruna bağlanan bir merkez ve iki yan kanal olmak üzere şekildeki gibi düşünülür:
Tigle
Işık küreleri anlamına gelen tigleler, kanallar boyunca hareket eder ya da çakralarda yerleşmiş olarak düşünülür ve zihni ya da bilinci simgeler. Prana kör bir at, tigle ise topal bir binicidir. Prana olmadan zihin hareket edemez, zihin olmadan prana bir yön bulamaz. Tiglelerin gözde canlandırılması çeşitli uygulamalarda kullanılır ve bilinci ya da bilincin belirli bir niteliğini simgelerler.
Heceler(Yi ge)
Hece ya da semboller bir tiglenin içinde gözde canlandırılır. A, Om, Hung gibi hecelere karşılık gelen semboller, bazı enerjik nitelikleri simgeleyebilir ve örneğin kaygı, üzüntü gibi duygulanımlardan korunma amacıyla kullanılabilir.
Çakralar
Çakralar, bedende belirli noktalarda bulunduğu düşünülen enerji merkezleridir. Temel olarak altı çakra bulunduğu düşünülür: Alında, boğazda, kalpte, karında cinsel organların hizasında (gizli çakra) ve tabanlarda. Çakralarla ilgili olarak yapılan bir uygulama, her çakrada bir tigleyi ya da sembolü gözde canlandırıp, yaşanan deneyimi gözlemlemektir. Böylece prananın bütün çakralar arasında engelsizce akışı sağlanmış olur. Aynı zamanda sözkonusu çakrayla ilgili olumlu özellikler güçlendirilir. Bu çalışmada ortaya çıkabilecek olumsuz duyguların, bastırılmadan ya da onlara tutunmadan, sadece gözlemlenerek, boşlukta kendiliğinden çözünüp buharlaşması sağlanır. Dikkat bu boşluğa yoğunlaştırılır. Aşağıdaki tabloda çakralar ve ilgili duygu ve nitelikler görülmektedir:
Çakra | Olumsuz Duygu | Olumlu Nitelik |
Tepe | Zevk düşkünlüğü | |
Boğaz | Kibir | Huzur/Alçakgönüllülük |
Kalp | Kıskançlık | Açıklık |
Karın | Bilgelik/Açık Zihin | |
Gizli | Hırs | Cömertlik |
Tabanlar | Nefret/Öfke |
Tigle Çalışması
İlgili olumlu niteliği geliştirmek ya da olumsuz duygulanımı çözündürmek için, dikkat gereken çakraya yoğunlaştırılır, o çakrada merkezinde A harfi olan ışıklı bir küre (tigle) olduğu düşünülür. A harfi tüm deneyimlerin saf temelini, boşluk ve aydınlığın ayrılmaz birlikteliğini simgeler.
Tibetçe A Harfi :

Tsa Lung
Tantrik uygulamalardan bir diğeri, bir çeşit yoga egzersizi olan tsa lungtur. Bu egzersiz, özel bir biçimde nefes alıp vererek yapılan bedensel hareketleri içerir. Çakralar üzerinde çalışan ve beş tür pranadan biriyle ilintili beş hareketten oluşur. Nefesle ve yapılan hareketlerle olumsuz duygu ve gerilimlerin çözülmesi, olumlu niteliklerin güçlendirilmesi amaçlanır. Bu amacı gerçekleştirmek için her hareketin bir çakrayla ilgili işlevleri ve olumlu niteliklerle duyguları canlandırdığını düşünülür. Tsa Lung içsel ve dışsal olarak iki şekilde yapılır. Dışsal Tsa Lung, daha fazla hareket içerirken, içsel Tsa Lung nefes ve hayalde canlandırmaya dayalıdır. Dışsal Tsa Lungun sözel anlatımdan çok, bir eğitmen ve video kayıtları yardımıyla öğrenilmesi mümkündür.
İçsel Tsa Lung da beş tür prana ve çakralar üzerinde çalışır. Aşağıdaki hareketlerden oluşur:
1- Yukarı Doğru Hareket eden Prana
Bu çalışma boğaz ve tepe çakralarını açar. Nefes alındıktan sonra burun kapatılır ve çok yavaş biçimde kulakları açmak ister gibi nefes verilir. Burada amaç dikkati tepe çakrasında toplamaktır. Nefes verilirken prana bu çakradan yukarı yönlendirilir. Bu egzersiz kendimizi morali bozuk, yorgun güçsüz ve dikkati dağınık hissettiğimizde yapılabilir.
2- Yaşam Gücü Pranası
Yaşam gücü pranasının merkezi olan kalp çakrasına dikkatimizi vermek ve bu çakrayı açmak için kalp atışımıza dikkat ederek nefes alırız, nefesimizi tutarken tüm yönlerden ışık ve pozitif enerjinin kalbimize dolduğunu hayal ederiz. Yavaşça nefesimizi verirken dikkatimizi göğsümüzde tutmayı sürdürürüz. Hareketi tekrarlarız. Bu çalışmayı yaşam enerjimizin azaldığı ve hayal kırıklığı hissettiğimiz durumlarda yapabiliriz.
3- Ateş Benzeri Prana
Bu prana karın çakrasında yoğunlaşır. Bu çakra üzerinde çalışırken karnımızı bir okyanus, omurgamızı ise bir kaya gibi düşünürüz. Nefes alarak karnımızı omurgamıza doğğru çekeriz, nefesi tuttuktan sonra nefes verirken karnımızı serbest bırakırız. Dikkatimizin dağıldığını hissettiğimiz zaman bu çalışmayı yapmak faydalı olur. Bu çalışmada karın bölgesinde artan ısıya dikkat edilmelidir. Burada oluşan ateş benzeri prananın tüm bedende dolaştığı hayal edilmelidir.
4- Yaygın Prana
Yatın ya da meditasyon duruşunda oturun. Nefes verirken bedeninizi mümkün olan en az yeri kaplayacak biçimde tutun ve tüm kaslarınızı gerin. Nefes alırken yavaşça ellerinizi, kol ve bacaklarınızı açın ve esneyin. Esnerken yaygın prananın bütün bedene dağıldığını hissedin. Bu çalışmayı sabah uyanınca yapmak yararlı olur ancak istenen her zaman yapılabilir.
5- Aşağı Doğru Hareket Eden Prana
Bu çalışmada gizli çakraya yoğunlaşılır. Nefes tutulurken pelvik kaslar, cinsel organ ve anüs kasları gerilir, daha sonra serbest bırakılır. Aynı anda prana aşağı doğru, bedenin dışına yönlendirilir ve gevşeme duygusuna dikkat edilir. Kaygılı ve istikrarsız hissedildiği zaman bu çalışmayı yapmak yararlı olur.