Dualite Dualite

2600 yıl önce Shakyamuni Buda yada diğer bir ismiyle Gotama Buda, aydınlandıktan 7 hafta  sonra, kuzeydoğu Hindistan’da Sarnath’da ilk dersini vermiştir . İlk dersinde Gotama Buda, duyarlı varlıkların farkında olsa da olmasa da tüm eylemlerinin arkasındaki kök itkiyi ; “acıdan kurtulma ve mutlu olma güdüsü” nü farkındalığın merkezine koyup, buradan aydınlanmaya giden yolu göstermiştir.

Dharma Çarkının Dört Devri :  Buda’nın 3 yana altında ( Trevada, Mahayana, Vajrayana ) sınıflandırılan 84,000 öğretisi olduğundan söz edilir :

Dharma Çarkının İlk Dönüşü, Trevada :

Dharma çarkının ilk dönüşünde ; 4 yüce gerçek, 8 Kollu Yol, Varoluşun 3 Özelliği (geçicilik, benlikten yoksun olma ve acı çekme); Bağıntılı Varoluş, her şeyin nasıl neden ve sonuç ilişkisiyle ortaya çıktığı, Arhat’ın yolu, (samsaradan kurtuluş) öğretileri aktarılmıştır. Eski metinler bu yolda bir kişinin yedi hayat süresi içinde kurtuluşa ulaşacağını söylemektedir.

Dharma Çarkının İkinci Dönüşü, Mahayana :

Dharma çarkının ikinci dönüşünde ; Mahayana sunyata’yı (boşluk), Boddhisatva yolunu, bilgelik ve şefkatin birleşimini vurgular. Herkes Buda olabilir, aydınlanmaya giden yol Budalık yoludur. Bu yol bir kaç yaşam süresi içinde tamamen aydınlanmaya götürür.

Dharma Çarkının Üçüncü Dönüşü, Vajrayana :

Vajrayana Sutra ve Tantra uygulamalarıyla birlikte içimizdeki Buda doğasını vurgular, Bu yolda aydınlanma bir yaşam süresi içinde gerçekleşir.

Dharma Çarkının Dördüncü Dönüşü Dzogchendir :

Dzogchen (Ati Yoga) içimizdeki Buda’yı uyandırmaya yönelik ikici olmayan (nondual) bir öğretidir. Dzogchen öğretisine göre, her şeyin temelini oluşturan öz boşluktur ve temeldeki bu boşluk doğası hiçlik değil sınırsızlık içeren bir berraklıktır; bilinçde bu temel doğal durumdur(Kunzhi) ve bu temel hem yanılsama içindeki dual zihin (marigpa) için samsaranın, hemde bilgeliğin uyandığı nondual zihin (rigpa) için nirvananın kaynağıdır. Yol, bireyin aslına ilişkin gerçek bilgiyi elde etmesiyle Dzogchen bakış açısını kazanmak ve meditasyon yoluyla geliştirilen rigpanın akışını tüm varoluşunda sürekli kılarak, gündelik davranış ya da tavırlarımıza ve etkinliklerimize de  yansıtmaktır. Sonuç, hayat süremiz içinde Buda doğasının etkinleştirilmesi ve hayatımızın sonunda, ölümle birlikte maddi bedenden geriye bir iz kalmadan ve bedenin kendi doğasında bulunan ışığın içinde çözünmesi yoluyla gökkuşağı ya da ışık bedenine ulaşmanın sağlanmasıdır. Bir kişi aydınlanmaya mevcut hayat süresi içinde, hatta üç ila yedi yıllık sürekli çalışmayla ulaşabilir.

Bu pratiklerle ilgili çok önemli bir nokta ; açıklıkla kişinin kendi için uygun, yolda ilerlemesini sağlayan pratikleri bulmasıdır. Önemli olan Buda doğasını ne kadar kısa bir zamanda açığa çıkartıldığı değil,  yolda olmaktır. Bu noktada hiçbir yolun diğerinden bir üstünlüğü yoktur. Önemli olan hangi pratiklerin kişiyi yolda tuttuğudur, yol tamamen kişiseldir.

Dharma Çarkının İlk Dönüşünde, Budizm’in temel öğretisi bu Dört Yüce Gerçektir. Bunlar:

  1. Acı cekme gerçeği (dukkha) ; Acı hayatın ve “ben” varoluşunun bir parçasıdır.
  2. Acı cekmenin nedeni gerçeği (samudaya); Acıların kaynağı samsarik arzu ve isteklerdir.
  3. Acı cekmenin sona erdirilmesi gerçeği (nirhodha); Samsarik istek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir, ve
  4. Yol gerçeği (magga); Acıların sona erdirilmesinin yolu Sekiz kollu Yoldur.

Bu gerçeklerin altında, acı/hoşnutsuzluğun (dukkha) yanı sıra, varoluşun, benliğin, hayatın ve ölümün temel niteliklerine ilişkin çok katlı öğretiler yer alır. Ana fikir bu öğretilere basitçe inanmak değil, onları keşfetmek, anlamak ve kişisel deneyimle sınamaktır. Budizm de bu şekilde farkındalık geliştirme yolun en önemli aracıdır.

Dördüncü Yüce Gerçek Sekiz Kollu Yoldur Sekiz Kollu Yol aydınlanmaya erişmenin yoludur.

SEKİZ KOLLU YOL:

  1. Doğru Görüş
  2. Doğru Niyet
  3. Doğru Konuşma
  4. Doğru Eylem
  5. Doğru Geçim Kaynağı
  6. Doğru Çaba
  7. Doğru Farkındalık
  8. Doğru Konsantrasyon

Yol üç ana bölüme ayrılır: bilgelik, etik tutum ve zihinsel disiplin.

Bilgelik: Doğru Görüş ve Doğru Niyet bilgelik yolunu oluşturur. Doğru Görüş doktrine inanmakla değil, kendimizin ve çevremizdeki dünyanın gerçek doğasını farkındalık yoluyla anlamayla ilgilidir. Doğru Niyet kişinin içsel farkındalık geliştirebilmek için gerek duyduğu enerji ve kararlılığı ifade eder.

Etik Tutum: Doğru Konuşma, Doğru Eylem ve Doğru Geçim Kaynağı etik tutum yolunu oluşturur. Bu yol bizi konuşmamızla, eylemlerimizle ve gündelik hayatımızla kimseye zarar vermemeye ve iyi, sağlıklı ve bütüncül olan yönlerimizi geliştirmeye çağırır. Yolun bu bölümü Davranış Kurallarıyla bağlantılıdır. Çeşitli Budist okullar farklı davranış kurallarına sahiptir. Ancak aşağıdaki beş kural tüm okullarca kabul edilmiştir.

  1. Öldürmemek
  2. Çalmamak
  3. Cinselliği kötüye kullanmamak
  4. Yalan söylememek
  5. Sarhoşluk verici maddeleri kötüye kullanmamak

Aydınlanmış varlıkların kendiliğinden bu kuralları uyguladığı söylenir. Budizm’in bir çok okulu kuralları emir olarak değil rehber olarak görürler. Mahayana Budizmi özellikle Orta Yol üzerinde durarak, Budistlerin Kuralları hayatlarında içtenlikle uygulamalarını, ancak fanatik mükemmeliyetçilikten kaçınmaları gerektiğini öğütler. Etik Tutum aydınlanmaya giden yolda karşımıza çıkan karmik engelleri aşmak, karmik dönüşleri arındırmak açısından çok önemlidir.

Zihinsel Disiplin: Doğru Çaba, Doğru Farkındalık ve Doğru Konsantrasyon yoluyla yanılsamalardan uzaklaşmamızı sağlayan zihinsel disipline ulaşırız. Budizmin pek çok okulu öğrencilerini zihinsel beraklık ve odaklanmayı geliştirmek için meditasyon yapmaya yöneltir. İçsel farkındalık yada içgörü geliştirebilmek için birçok değişik meditasyon biçimleri ve uygulamaları mevcuttur.

ZİHNİN DOĞASI

Aydınlanmanın mümkün olduğunu kanıtlamak için önermemizi dayandırdığımız gerçek, zihnin asıl doğasının mutlak aydınlık ve farkındalıktan oluştuğudur. Bu da aydınlanmaya zihnin gerçek doğasını anlayarak erişileceği anlamına gelir.

Eğer zihnin kök zehirleri olan samsarik arzular, öfke/nefret ve cehalet (içsel farkındalık eksikliği) zihnin doğasının özünde olsaydı, her anımızda içimizde olurlardı. Meditasyon gibi içe dönüş uygulamalarını deneyimleyenler de bunların yerine, daha sakin, daha farkında, daha toleranslı  ve daha mutlu bir zihin hali gelişmektedir, bu da zihnin doğasında bu tür yıkıcı/acı verici duyguların bulunmadığını gösterir.

Zihnin bir başlangıcı yoktur. Ne zihin maddenin nedeni nede madde zihnin nedenidir. Sıradan insan zihni arzularına odaklanmıştır ve zayıftır. Sıradan zihin yapımız gerçekliğin doğasını anlamaktan uzaktır. Zihinlerimizi farkındalıkla bir mikroskop gibi gerçekliği incelemeye yarayacak araçlar haline getirmeliyiz. Bu sayede zihinlerimiz Dukkha’nın köklerini kesip Buda doğasını açığa çıkarabilir.

ACI CEKMENİN VE HOŞNUTSUZLUĞUN KÖKLERİ

Buda, acı ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamıştır, bu kökleri kaldırmadıkça, nihai çözüm olmayacaktır. Çözüm bu yaşam ve gelecek yaşamlar için bu kökleri ortadan kaldırmak-buharlaştırmak-dönüştürmek olmalıdır.

Duygusal patlamalar, dışsal koşullardan kaynaklanan, önemsiz rahatsız edici faktörlere ya da duyusal yoksunluğa bağlanamaz, daha çok, zihnin koşullanmalarından kaynaklanırlar. Peşinden koştuğumuz açık, koşullanmamış bir zihindir, böylece yaşadığımız geçici dengesizliklerin üstesinden gelebiliriz.

Koşullu varoluşa iki nedenle atılıyoruz : 1) zihinsel bozunumlar. 2) bu zihinsel bozunumlarla olusturduğumuz eylemler. Bu eylemlerde zihnimizde oluşturduğu akımlarla yeniden doğuşla sonuçlanır. Bunda zihinsel bozunumlardan özellikle bağımlılık önemli rol oynar.

Diğer bir deyişle eğer zihinsel bozunum yoksa karmik bir etki olmaz, çok büyük bir bozucu eylem birikimimiz olsa bile zihnimizi bozunumlardan temizlersek bu etkiler karmik sonuc oluşturamazlar.

Zihin dalgalarımız karmik etkilerden özgür olsa bile , eğer bozunumlara açık isek karmik sonuçlar doğuracak etkiler oluşturabiliriz. Onun için zihin bozunumları eylemlerin etkilerinden bile önemlidir.

ZİHİNSEL ACIYA NEDEN OLAN KÖK BOZUCU İTKİLER (Duksum- Üç Kök Zehir):

  1. Cehalet (içsel farkındalık eksikliği),
  2. Samsarik arzu ve bağımlılıklar, ve
  3. Öfke/Nefret-itici duygulardır.

Cehalet (içsel farkındalık eksikliği), zihindeki temel bozunumdur, nefret ve bağımlılık ta bundan köken alır. Diğer tüm zihinsel acılar bu üçünden köken alırlar.

Acı çekmeye karşı verilen en alışılmış tepki, dışsal bir nedeni suçlamaktır. Bunun yerine İçsel farkındalık geliştirme bize gereken bilgeliği sağlayacaktır. Başkalarına yönelik şefkatli bir yaklaşımla insan doğasının derinliklerini araştırmak gerekir. Çünkü tüm acıların, korku ve çatışmaların kaynağı cehalet- içsel farkındalık eksikliğidir.

CEHALETİN İKİ TÜRÜ

  1. Bilmeme ya da berrak bir farkındalığın olamaması. Duyusal ve zihinsel bilinç formları durmaksızın devam eden bir akış içinde ortaya çıkar. Bunlar düşünceler, eğilimler, anılar, duygular vb. ile birleşir. Tüm bu zihinsel oluşumlar ortaya çıkıp kaybolmaları sırasında düzensizce dalgalanırken, bedendeki ve çevredeki olgulara ve önceki düşünce ve duygulara bağlı olarak hareket ederler. Bu durumda ‘bedensel, zihinsel ve çevresel unsurlar karşısında açık seçik bir farkındalığın eksikliği’ ile karşı karşıya kalırız.
  2. İkinci tür cehalet (gaflet), daha dinamiktir ve olayları yanlış yorumlamaya dayanır. Bu durumda kendimizi bedenimizle, bilincimizle, duygularımızla ve düşüncelerimizle özdeşleştiririz. Bunların hepsi “benim sahip olduğum şeyler” olarak görülür. “Ben” bedenimde ve zihnimde gelişen geçici olayları yönetirim. Bu noktada “ben” kontrolü elimde tutmalıyım inancını benimseriz.

Bu yanlış “ben” duygusuna doğuştan sahip oluruz. Buradaki önemli nokta, söz konusu yanılsama ürünü “ben”in içerideki ve dışarıdaki nesnelere tutunması, onları şiddetle arzu etmesi, onlara farkındalık geliştiremeyecek derecede kapılıp gitmesidir. Bağımlılıklar, arzu nesnemizin hoş olmayan özelliklerini perdeler ve hoş özelliklerini abartılı ve süslü biçimde algılamamıza neden olur.

Arzu nesnesi, sağlıklı ve mutlu olmamızı ne kadar az destekliyorsa ona o derece az bağlanırız. Kin ve nefret hoş özellikleri perdeler ve hoş olmayanları gerçekte olduğundan fazla algılamamıza sebep olur. Tüm acı ve hoşnutsuzlukların kökleri zihinde yatar, üç zehir – cehalet, arzular ve öfke sıradan zihni kontrol eder.

Kavramsal ve duygusal olarak iniş çıkışlı olmayan bir zihni daim kılabilir miyiz? Cehalet, nefret ve arzudan bağımsız seçimlerde bulunabilir miyiz?

Bu konuda potansiyelimiz vardır, ancak derindeki bu Buda doğamızı çıkartabilmemiz için doğrudan ve kişisel bir içgörüye sahip olmalıyız. Sonuçta, gaflet ve cehaletin temel panzehri içe dönük farkındalıktır. Bu yüzden zihindeki bozucu itkileri yok saymak ya da bastırmak yerine onların doğasını ve işleyişini anlamak için içe dönük farkındalık geliştirmeliyiz.

Bu zihinsel olguları tanımlayabilmek için onlarla özdeşleşmekten vazgeçmemiz gerekir. Onları dikkatle araştırmalı ve üzerimizdeki etkilerini gözlemlemeliyiz. Bilincimizden nasıl kaybolduklarına dikkat etmeliyiz. Otomatik yaşamayı bırakıp, içsel farkındalık geliştirmeliyiz. İçsel farkındalık hem şifanın hem de aydınlanmanın ana unsurudur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili İçerik