Dualite Dualite

Tibet’in Rüya Ve Uyku Yogası’na Giriş Tenzin Wangyal Rinpoche

 

Üç tür rüya vardır:

1) sıradan samsarik rüyalar,

2) berrak rüyalar ve

3) berrak ışık rüyaları.

 

Bunlardan ilk ikisi, kendilerini yaratan etkilerin farkları nedeniyle ayrılmaktadırlar ve her ikisinde de rüya gören kişi berrak olabilir ya da olmayabilir. Berrak ışık rüyalarında farkındalık vardır, ama özne-nesne ikiye bölünmesi yoktur, yani farkındalık meydana gelir.

Berrak ışık rüyaları merkez kanaldaki başlangıçta var olan prana’dan ortaya çıkar ve bu tür rüyalarda genellikle uyku yoga hakkındaki öğretilerden söz edilir ve rüya, düşünce ve imgeden kurtulmuş bir duruma işaret eder. Bu kolay elde edilebilecek bir şey değildir, uygulama yapan kişi berrak ışık rüyası ortaya çıkmadan önce farkındalıkta oldukça kararlı olmalıdır. Bu konuda önemli yorumlar yazan Gyalsen Milu Samleg berrak ışık rüyaları görmeye başlamadan önce dokuz yıl boyunca sürekli olarak uygulama yaptığını yazmıştır.

Berrak ışık rüyaları kapasitesini geliştirmek gün boyunca rigba’nın (rigba: gerçekliğin farkındalığı, doğuştan farkındalık, bireyin gerçek doğası anlamına gelir) ikici olmayan varlığında bulunma kapasitesini geliştirmeye benzer. Başlangıçta, rigpa ve düşünce farklı görünür, öyle ki rigpa deneyiminde hiç düşünce yoktur, düşünce ortaya çıkarsa dikkatimiz dağılır ve rigpa’yı kaybederiz. Ama rigpa’da kararlılık geliştirildiğinde, düşünceler sadece ortaya çıkar ve rigpa’yı en az derecede karıştırarak kaybolur; uygulama yapan kişi ikici olmayan farkındalıkta kalmalıdır. Bu durumlar davul ve zili birlikte çalmayı öğrenmeye benzer; başlangıçta aynı anda sadece birini yapabiliriz. Zili çalıyorsak, davulun ritmini yitiririz ya da tersi gerçekleşir. Kararlı olduktan sonra aynı anda ikisini de çalabiliriz.

Berrak ışık rüyası, rüyanın içeriğiyle belirlenmez, öznel bir rüya gören kişi veya rüya ego ya da rüyayla veya rüyanın içeriğiyle ikici bir ilişki içinde olan bir benlik olmadığı için bu bir berrak ışık rüyasıdır. Ortaya bir rüya çıkmasına karşın bu uygulama, kişinin berrak ışıktaki kararlılığını bozmayan zihnin bir etkinliğidir.

RÜYALARIN KULLANIMI

Rüyaların taşıdığı en büyük değer ruhsal yolculuk bağlantıdır. En önemlisi, bunlar kendi özlerinde de bir ruhsal uygulama olarak kullanılabilirler ve rüya gören kişinin ruhsal yola girmesini harekete geçiren deneyimler de sağlayabilir. Aynı biçimde, rüyalara dikkat edersek, uygulamadaki olgunluğumuzu ölçebiliriz. Bazen uyanık halde işi çok iyi yaptığımızı düşünürüz, ama uyurken en azından bir parçamızın hala büyük ölçüde karışık ya da olumsuzluğa saplanmış durumda olduğunu fark ederiz. Bu, bir cesaret kırma olarak görülmemelidir. Zihnin farklı yönlerinin rüyada kendini göstermesinde ve ilerlemek için çalışmamız gereken noktayı işaret etmesinde bir yarar vardır. Diğer yandan, uygulama çok sağlam olduğunda, uygulamanın sonuçları rüyada kendini gösterecek ve çabalarımız konusunda bize güven verecektir.

UYGULAMANIN İKİ DÜZEYİ

Gerçekten ölümün olmadığı ve kimsenin ölmeyeceğinin farkındalığında yaşıyor olsaydım, bu durumda olduğu gibi bir rüya beni kaygılandırdığında bu rüyanın yorumunu aramayacaktım. Bir rüyanın yorumlanmasına yönelik arzumuz umut ve korkuya dayanır; kaçınacağımız ve geliştireceğimiz şeyi bilmek isteriz, bir şeyleri değiştirmek için anlayış elde etmek isteriz. Gerçek doğanızın farkına vardığınızda anlam aramazsınız, çünkü arayışı kim yapacaktır ki? Bu durumda umudun ve korkunun ötesinde olduğunuz için, bir rüyanın anlamı önemsiz olur; “şimdi”de kendini gösteren ne varsa basit bir şekilde tümüyle onu yaşarsınız. Böyle olunca da hiçbir rüya kaygıya yol açmaz.

Rüya yoga yaşamımızın tümüne yayılır ve deneyimimizin farklı boyutlarının hepsini ilgilendirir. Sıradan yaşamlarımızda seçimler yapar ve bir şeyleri değiştirebiliriz; işte öğretileri çalışmamızın ve uygulama yapmamızın nedeni budur. Yaşamlarımızda daha fazla şey anlayıp daha becerikli oldukça, daha esnek bir duruma da geliriz. Öğretilen şeyleri gerçekten anlamaya başlarız; berraklığın ne olduğunu, yaşadıklarımız hakkında yanılsamaya neden olanın ne olduğunu, acı çekmenin nasıl meydana geldiğini, gerçek doğamızın ne olduğunu. Bir kez yaptığımız bir şeyin nasıl daha fazla bir acının nedeni olabileceğini anlamaya başladığımızda, farklı bir şeyler yapmayı seçebiliriz. Kısıtlı kimliklerimizden ve bu kadar çok gereksiz acıya yol açan yinelemeli eğilimlerden yoruluruz. Olumsuz duygusal durumlardan kurtulur, dikkat dağılmasının üstesinden gelecek biçimde kendimizi eğitir ve saf şimdide buluruz.

Rüyalar için de aynı şey geçerlidir. Uygulamada bir ilerleme vardır. Uygulama geliştikçe, rüya görmenin bir başka şekli olduğu bulunur. Öykünün ve yorumlarının önemli olmadığı sıradan olmayan rüya uygulamalarına geçeriz. Rüyaların kendisinden çok rüyaların nedenleri üzerinde daha çok çalışırız.

RÜYA YOGA UYGULAMASI

Eğer bir kişi gördüğü vizyonun farkında değilse, davranışlarının da farkında olamayacaktır. Kişi rüyada farkındalık içinde değilse, ölümden sonra da farkındalık içinde olması olası değildir.

Bu ne anlama gelir? “Vizyon” bu bağlamda sadece görsel bir olgu değil, daha çok deneyimin bütünüdür ve hem her algı, duyum zihinsel ve duygusal olayı içerir hem de vizyonda her şey bize dışsal görünür. Vizyon, deneyim olarak “gördüğümüz” şeydir; bizim deneyimimizdir. Vizyon sırasında farkındalık yitirmek, deneyimde ortaya çıkan şeylerin gerçekliğini göremiyor olmak, bunun yerine ikici zihnin gerçeklikle ilgili yansıtmaları ve fantezilerini karıştırarak bu zihnin yanlış anlamalarıyla aldatılıyor olmak demektir.

İçinde var olduğumuz gerçek durumla ilgili farkındalıktan yoksun olduğumuzda, hem dışsal hem de içsel yaşamda karşılaştığımız şeylere becerikli bir şekilde tepki vermek zor olur. Bunun yerine, yandaş ya da karşıt olma, karmik alışkanlıklarına göre, mutsuzluk ve yanılsatıcı umutlarla bu şekilde yönlendirilerek tepki veririz.  Bu tür, karıştırmalara dayanan eylemlerde bulunmak, “davranışta farkındalıktan yoksunluk” derken kastedilen şeydir. Bu tür bir eylemin sonucu bağlılık, kin ve bilgisizliğin pekiştirilmesi ve daha fazla olumsuz karmik izin oluşturulmasıdır.

Rüyalar uyanık deneyimlerimizi yöneten aynı karmik izlerden ortaya çıkar. Dikkatimiz, gün boyunca hareket eden zihnin fantezi ve yanılmalarını işleyecek şekilde çok fazla dağılmışsa, büyük olasılıkla rüyada da aynı sınırlamalarla kısıtlanırız. Bu “rüyada farkında olmamak”tır.  Karşılaştığımız rüya olgusu bizde uyanıkken kaybolduğumuzda duyguların ve ikici tepkilerin aynılarını uyandıracak ve bu nedenle berraklık geliştirmek ya da daha ileri uygulamalarla meşgul olmak güçleşecektir.

İlerlemek için zihinde kararlılık geliştirmek zorundayız, bu şekilde deneyimde ve “vizyon”da daha fazla farkındalık sürdürebilir ve becerili tepkisellik için kapasite geliştirebiliriz. Bu yüzden, ilk uygulama zihnin dingin, odaklanmış ve tetikte olmak için eğitildiği sürekli dinginliktir.

Bu, davranışlarımıza farkındalık getirir. Uyanık deneyim sırasında kararlı hale getirdiğimiz ve davranışlarımızda kendini gösteren farkındalık, doğal olarak rüyada da ortaya çıkmaya başlar. Birincil uygulamalarla prana, çakralar anlayışını ve rüyada bu farkındalığın güçlendirilmesini destekleyecek biçimde zihni kullanır.

SÜREKLİ DİNGİNLİK: ZHİNE

Başarılı bir rüya yogisi karmik duyguların rüzgarıyla savrulmaktan ve rüyada kaybolmaktan kaçınmak için şimdide yeterince kararlı olmak zorundadır. Zihin sakinleştikçe, rüyalar daha uzun, daha az bölünmüş ve daha kolay anımsanır bir hale gelir ve berraklık gelişir. Bizi dikkat dağınıklığı ve mutsuzluğa çeken alışılmış duygusal tepkilerle taşınmaktan giderek korunduğumuzu fark ettikçe uyanık yaşam da eşit derecede gelişir; mutluluğa götüren ve ruhsal yolculukta bizi destekleyen olumlu özellikler geliştirebiliriz.

Tüm yogik ve ruhsal disiplinler, konsantrasyonu geliştiren ve zihni sakinleştiren bazı uygulamalar içerir. Tibet geleneğinde, bu uygulamaya sürekli dinginlik (zhine) denir. Kararlılığın geliştirilmesinde üç evre olduğunu kabul ederiz; güçlü zhine, doğal zhine, mutlak zhine. Zhine bir nesneye zihinsel olarak odaklanmayla başlar ve konsantrasyon yeterince güçlü olduğunda nesne olmaksızın odaklanmaya geçer.

Uygulamaya beş noktalı meditasyon duruşunda oturarak başlayın: bacaklar çaprazlanmış, eller avuç içleri yukarıda ve biri diğerinin üzerine yerleştirilmiş biçimde meditasyon pozisyonunda kucakta katlanmış, baş, boyun hafifçe aşağı eğik ve gözler açık. Gözler çok açık ya da çok kapalı değil, gevşek olmalıdır. Konsantrasyon nesnesi ne yukarıda ne de aşağıda, gözlerin doğrudan bakabileceği şekilde yerleştirilmelidir. Uygulama süresince, zihni tek noktalı bir şekilde nesne üzerinde tutarken, hareket etmemeye, hatta yutkunmamaya ya da göz kırpmamaya çalışın. Gözyaşları yüzünüzden aksa bile hareket etmeyin. Solunumun uzun ve doğal olmasını sağlayın.

Genel olarak, bir nesneyle uygulama yapmak için, konsantrasyon nesnesi olarak Tibet A harfini kullanırız. Bu harf bir çok sembolik anlama sahiptir, ama burada yalnızca odağın gelişimi için bir destek olarak kullanılır. Başka nesneler de kullanılabilir- Latin alfabesinin A’sı, bir imge, bir mantra sesi, soluk – neredeyse her şey. Ancak size, esin vermeye yarayacağı için kutsallığa bağlı bir şeyler kullanmak iyi olur. Ayrıca, nesneler arasında değişiklikler yapmak yerine her uygulamanızda aynı nesneyi kullanmaya çalışın, çünkü süreklilik uygulamanın bir desteği olarak iş görür. Bedenin dışında fiziksel bir nesneye odaklanmak da daha tercih edilen bir şeydir, çünkü amaç dışsal nesnelerin ve er geç rüyadaki nesnelerin algılanması sırasında kararlılık geliştirmektir.

Tibetçe A harfini kullanmak isterseniz, bunu yaklaşık yedi-sekiz santimetre kare büyüklüğünde bir kağıt parçasına yazabilirsiniz. Geleneksel olarak bu harf beyazdır ve A harfini gözlerinizden yaklaşık kırk beş santimetre uzakta olacak biçimde yerleştirin. İlerlemenin birçok işareti uygulama süresince ortaya çıkabilir. Ayrıca zihninizin de garip şeyler yaptığını fark edebilirsiniz! Sorun yok. Bu deneyimler konsantrasyon gelişiminin doğal bir parçasıdır; zihin rahatladıkça ortaya çıkarlar, bu yüzden bunlar hakkında ne rahatsız olun ne de heyecanlanın.

ZORLU ZHİNE, uygulamanın ilk evresine zorlu zhine denir, çünkü çaba gerektirir. Zihin kolayca ve çabucak dağılabilir ve bir dakikalığına bile bir nesne üzerinde odaklanmış bir durumda kalmak size olanaksızmış gibi gelebilir. Başlangıçta,  aralarında molaların olduğu çok sayıda kısa oturumda uygulamayı yapmak yardımcı olur. Uygulama günde bir ya da iki kez yapılmalıdır ve zamanınız varsa daha sıkça da yapılabilir. Geçmiş ya da gelecekle ilgili düşünceleri izleyin. Nesneyle ilgili farkındalığı bir saniye bile gevşetmeyin. Hafifçe nefes alıp verin, yavaşça dinginlik ve sakinliğe daha derin bir şekilde girmenize izin verin. Buradaki amaç sadece zihni nesne, nesnenin duyu algısı üzerine odaklanmış bir şekilde tutmak, nesnenin varlığıyla ilgili farkındalığı dağılmayacak bir biçimde sürdürmektir. Zihin dağıldığında -çoğu kez başlangıçta olacaktır- hafifçe zihninizi nesneye getirip orada bırakın.

DOĞAL ZHİNE, süreklilik geliştirildiğinde uygulamanın ikinci evresine girilir; doğal zhine. İlk evrede konsantrasyon, sürekli olarak nesne üzerine yönlendirip idaresi zor olan zihin üzerinde denetim sağlanarak geliştirilir. İkinci evrede, zihin tümüyle nesnenin varlığı ile dolar ve artık onu orada tutmak için çaba sarf etmeye gerek yoktur. Zihnin dingin olduğu ve düşüncelerin, zihnin dikkatini nesneden uzaklaştırmadan ortaya çıktığı rahat ve hoş bir sakinlik oluşur. Bedenin elementleri uyumlu hale gelir ve prana, bedenin her yanında eşit olarak ve hafifçe hareket eder. Bu nesne olmaksızın odaklanmak için uygun bir zamandır. Sabit ve sakin kalın. Bedeniniz rahat kalsın. Boşlukta hayal edilen bir noktaya odaklanmak yerine, zihnin güçlü bir “şimdi”de kalırken yayılmasına izin verin. Buna boşlukta “zihni yaymak” ya da “boşlukla zihni birleştirmek” diyoruz. Bu durum bizi, sakinliği kararlı hale getirmeye ve zhine uygulamasının üçüncü evresine götürecektir.

MUTLAK ZHİNE, ikinci evrede nesneye dalmayla ilgili hala biraz ağırlık varsa da üçüncü evre sakin, ama hafif, gevşemiş ve esnek bir zihinle karakterize edilir. Düşünceler kendiliğinden ve çaba olmaksızın ortaya çıkar ve ardından kaybolup giderler. Zihin tümüyle kendi hareketiyle bütünleşmiştir.

ENGELLER; zhine uygulaması geliştirirken aşılması gereken üç engel vardır: huzursuzluk, uyuşukluk ve gevşeklik.

Huzursuzluk, zihnin bir düşünceden bir başka düşünceye durmaksızın atlamasına neden olur ve konsantrasyon zorlaşır. Bunu önlemek için, uygulamaya oturmadan önce fazla fiziksel ve zihinsel etkinlikten kaçınarak kendinizi sakinleştirin. Derin, yavaş ve uzun nefesler alın.

Uyuşukluk, ikinci engeldir, zihni farkındalığı körleştiren bir sis, bir ağırlık ve sersemlik gibi hareket ettiren uyuşukluk ya da uyku halidir. Bu durum meydana geldiğinde, uyuşukluğu delip geçmesi için zihnin nesne üzerindeki odağını güçlendirmeye çalışın. Uyuşukluğun gerçekte güçlü bir konsantrasyonla durdurabileceğiniz zihnin bir hareket türü olduğunu fark edebilirsiniz. Bu işe yaramazsa, bir mola verin, gerinin ve otururken biraz uygulama yapın.

Gevşeklik, üçüncü engeldir, bu engelle karşılaştığınızda zihninizin konsantrasyonun hiç gücünün olmadığı sakin ama edilgen, zayıf bir zihinsel durumda olduğunu hissedebilirsiniz. Bu durumun nedenlerini fark etmek önemlidir. Amacınız konusundaki kararlılığınızı güçlendirdiğinizde, otomatik olarak zihninizin zayıflığını da ortadan kaldırırsınız.

ZHİNE UYGULAMASI, zihniniz sakinleşip kesintisiz bir farkındalığa ulaşıncaya dek her gün yapılmalıdır. Bu, yalnızca hazırlayıcı bir uygulama değil, aynı zamanda yaşamınızın herhangi bir noktasın da kendinize yardımcı olacak bir şeydir; Zhine ile geliştirilen zihin kararlılığı, rüya yoga ve diğer tüm meditasyon uygulamalarının temelidir. Bir kez dingin bir şekilde şu anda kalıp, güçlü ve güvenilir bir sağlamlık elde ettiğinizde, bu sağlamlığı yaşamın her yönünde geliştirebilirsiniz. Bu sayede zihin bu arzulanan durumu her zaman bulabilir ve düşüncelerle duygular tarafından alıp götürülemez. Bu durumda, karmik izler uykuya daldıktan sonra rüya imgeleri üretmeye devam etseler bile, biz farkındalıkta kalırız. Bu da hem rüya yoga hem de uyku yogayla ilgili daha ileri uygulamaların kapılarını aralar.

DÖRT TEMEL UYGULAMA

Rüya yogada dört temel uygulama vardır. Bunlar geleneksel olarak dört hazırlık şeklinde adlandırılsa da göreceli olarak daha az önemli ve “gerçek” uygulama için yalnızca bir hazırlık çalışması oldukları anlamına gelmez. Bunlar birincil uygulamanın başarısının dayandığı temeller anlamında hazırlayıcıdırlar.

Rüya yoga zihnin uyanık yaşamda kullanıldığı biçimde kökleşir ve temel uygulamaların hitap ettikleri şey de budur. Zihnin nasıl kullanılacağı hem uyanık yaşamın niteliğini hem de uykuda ortaya çıkan rüya türlerini belirler. Uyanık yaşamın nesneleri ve insanlarıyla ilişkinizi değiştirirseniz, rüya deneyiminiz de değişir. Bununla birlikte, uyanık yaşamın rüyasını yaşayan “siz”, uykudaki yaşamın rüyasını yaşayanla aynı “siz”siniz. Gününüzü kavramsal zihnin ayrıntılarına takılıp bölerseniz, olasılıkla rüyada da aynısını yaparsınız. Uyanıkken ne kadar şu anda kalmayı başarırsanız, rüyada da bu durumu o kadar koruyabilirsiniz.

BİR: KARMİK İZLERİ DEĞİŞTİRMEK

İlk temel uygulamanın bir çeşitlemesi batı’da daha iyi bilinmektedir, çünkü rüya araştırmacıları ve rüyalarla ilgilenen kişiler berrak rüyanın ortaya çıkmasına yardımcı olduğunu bulmuşlardır. Çalışma şu şekildedir; aynı farkındalık rüyada kendini göstermeye başlayana kadar, gün boyunca yaşamın rüyaya benzer doğasının farkında olmak.

Sabah uyanır uyanmaz şöyle düşünün: “Bir rüyada uyanığım”. Mutfağa girdiğinizde onun bir rüya mutfağı olduğunun farkına varın. Rüya sütünüzü, rüya kahvenizi karıştırın. “Her şey bir rüya” diye düşünün, “bu bir rüya” kendinize gün boyunca sürekli olarak bunu anımsatın.

Her şeyin bir rüya olduğu demecini anlamanın iki yolu vardır. İlki, buna karmik izleri değiştirmenin bir yöntemi olarak bakmaktır. Deneyimleri farklı bir şekilde gördükçe, onlara verdiğimiz tepkiyi  değiştiririz, bu da  eylemlerin karmik kalıntılarını değiştirir ve rüyaların kökü değişir. Bu uygulamayı anlamanın ikinci yolu uyanık yaşamın gerçekte rüyayla aynı olduğunu, normal deneyimlerin tümünün zihnin yansıtmalarından oluşturulduğunu, tüm anlamın atfedildiğini ve yaşadığımız şey ne olursa olsun, bunun karmanın etkisi yüzünden olduğunu fark etmektir.

Farkındalığı uygularken, sadece “bu bir rüya” düşüncesi eşzamanlı bir farkındalık güçlenmesi ve aydınlanması getirene kadar -berraklığı ve şimdiyi arttırarak- defalarca kendinizi “uyandırın”. Bu uygulama konusunda bir uyarı yapmak gerek; sorumluluklara dikkat etmek ve sıradan yaşamın mantığı ile sınırlamalarına uymak önemlidir. Uyanık yaşamınızın bir rüya olduğunu kendinize söylediğinizde, bu doğrudur, ama işe gitmezseniz faturalar ödenmemiş olacaktır. Elinizi bir ateşe daldırdığınızda, yanacaksınız demektir. Görece dünyanın gerçekliklerine dayalı kalmak önemlidir, çünkü “sen” ve “ben” olduğu sürece, içinde yaşadığımız görece bir dünya, acı çeken diğer sezgili varlıklar ve aldığımız kararların sonuçları olacaktır.

İKİ: YANDAŞ YA DA KARŞIT OLMAYI ORTADAN KALDIRMAK

Bu uygulama bir nesne ya da duruma yönelik bir tepki olarak bir yandaş ya da karşıt olma durumu ortaya çıkar çıkmaz uygulanmalıdır. Bir tepki ortaya çıktığında, kendinize, nesnenin ve bu nesneye tepkinizin ve tüm bunların bir rüya olduğunu anımsatın. Kendinize “bu öfke bir rüya. Bu arzu bir rüya. Bu kızgınlık, keder, canlılık bir rüya” deyin.

Rüya yoga, nesne ya da durumla ilgili algı ve anlayışı yeniden düzenleyerek, bakış açısını değiştirip bu şekilde uygulayıcının bir nesnenin parlak, ışığa benzer gerçekliğine yanılsatıcı görünümünü görmesini sağlayarak bağlılığı ortadan kaldırır. Böylece yandaş ya da karşıt olmayı azaltır.

ÜÇ: AMACI SAĞLAMLAŞTIRMAK

Üçüncü hazırlık, uyumadan önce günü gözden geçirmeyi ve gece boyunca uygulama yapma amacını sağlamlaştırmayı içerir. Uykuya hazırlanırken, o günün anılarının ortaya çıkmasına izin verin. Zihine gelen ne olursa olsun bu bir rüya olarak kabul edilir. Ortaya çıkması en olası anılar, gelecek rüyaları etkilemeye yetecek güce sahip olan anılardır. Bu defa “bu rüyaydı” ritüeliyle meşgul olmayın. Deneyiminizin rüyaya benzer doğasını ve onu ayakta tutan yansıtmaları gerçekten kavramaya çalışın ve deneyimi bir rüya olarak ilişkilendirmenin farkını hissedin. Daha sonra o gecenin rüyalarını oldukları biçimiyle kabul etmek için güçlü bir kararlılık geliştirin. En güçlü amacı doğrudan ve canlı bir şekilde, rüya görürken, rüya gördüğünüzü bilecek biçimde olası hale getirin. Amaç, gece boyunca farkındalığın izleyebileceği bir oka benzer.

DÖRT: ANI VE NEŞELİ ÇABA GELİŞTİRMEK

Dördüncü uygulama sabah uyanma ile ilgilidir. Bu, amacımızın sağlamlığını daha da geliştirir, aynı zamanda o gecenin olaylarını anımsama kapasitesini güçlendirir. Geceyi gözden geçirerek başlayın. “Anımsamak” ile devam edin, rüya gördünüz mü? Bir rüyada olduğunuzun farkında mıydınız? Rüya gördüyseniz, ama berraklığa ulaşamadıysanız, bunu yansıtmalısınız: “Rüya gördüm, ama bu rüyayı rüya olarak fark etmedim, ama bir rüyaydı”. Bir sonraki rüya görmeye başladığınızda hala rüyadayken onun gerçek doğasının farkına varmış olacağınızı kafanıza koyun.

Berrak bir rüya gördüyseniz, bu başarınızdan sevinç duyun. Uygulamayla ilgili olarak mutluluk geliştirin ve ertesi gece berraklığı geliştirmeyi sürdürmeye karar verin. Hem başarıları hem de başarısızlıkları uygulamayı başarmak için daha da güçlü bir amaç geliştirme fırsatları olarak kullanarak amaç oluşturmaya devam edin. Amacınızın bile bir rüya olduğunu da bilin.

Son olarak, sabah boyunca, gün içinde de bu uygulamada tutarlı kalma yönünde güçlü bir amaç üretin. Başarı için tüm kalbinizle dua edin; dua hepimizin sahip olduğu ve kullanmayı unuttuğu büyülü bir güç gibidir.

TUTARLILIK; bu dört hazırlığın rüya yoganın sonraki evreleri için önemi abartılamaz. Bunlar göründüklerinden çok daha fazla etkilidirler. Ayrıca, herkesin yapabileceği uygulamalardır. Bir çok uygulamadan daha psikolojik yönelimlidirler ve uygulamacı için hiç bir güçlüğü yoktur. Yalnızca yatağa gitmeden önce bir uygulama yapmak etkisiz olabilir, ama gün boyunca hazırlıklarla ilgili tutarlı uygulamayla rüyada berraklığa ulaşmak, sonra da daha ileri uygulamalara geçmek daha kolay olur.

Yaşamın canlı, aydınlık, rüyaya benzer niteliklerini yaşamak, deneyiminizi daha engin, aydınlık ve açık bir hale getirmenize olanak tanır. Rüyada ve uyanıklıkta berraklık geliştiğinde, yaşamı olumlu bir şekilde biçimlendirmek ve en sonunda tercihlerle, ikicilikten tamamen vazgeçip ikici olmayan “şimdi”de kalmak için daha büyük bir serbestlik kazanırsınız.

Tibet’in Rüya ve Uyku Yogası Kitabından

Tenzin Wangyal Rinpoche

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili İçerik